Anayasa Mahkemesi trafik kazası sonrası tazminat davası açılması önündeki engeli kaldırdı
Anayasa Mahkemesi, kanunun, özellikle trafik kazası sonrası maluliyetin ortaya çıktığı durumlarda tazminat davası açılmasını engelleyen unsurunu, savcılık aşamasında uzlaşmayla sonuçlanan belgelerde iptal etti.
Ankara Barosu üyesi Avukat Denizhan Atalay, 18.10.2023 tarihli resmi gazetede yayımlanan iptal kararının çok yerinde olduğunu belirterek, iptal öncesindeki yönetmelikte trafik kazası sonucu sakatlık oluştuğunu belirtti. Taraflar, kusurlu sürücüye ceza davası açılmaması için savcılıkta anlaşmaya vardı. Ancak bunun sonucunda tazminat davası açma haklarını kaybettiler. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi’nin Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253/19. maddesinin “Anlaşma halinde soruşturmaya konu suçtan dolayı tazminat davası açılamaz” şeklindeki beşinci cümlesinin iptaline ilişkin kararının, Anayasaya aykırı olarak ileride hak kayıplarının önüne geçecektir. Avukat Atalay, bu iptal kararının devam eden, henüz açılmamış veya kesinleşmemiş tüm davalar için uygulanabileceğini belirtti.
“Bundan sonra herkes aktüeryal hesaplama sonucunda hak ettiği tazminatı alabilecek.”
Avukat Denizhan Atalay, “Bu durumu açıklamak için trafik kazasından sonraki 3-5 aylık süreçte, sakatlık oranı bile bilinmeyen vatandaşlar, kazaya kendi kusurlarıyla sebep olan kişiler tarafından hiçbir bedel ödemeden uzlaşmaya ikna ediliyor. veya çok cüzi meblağlar ödeyerek ve bu nedenle sorumlu sigorta şirketlerine karşı açabilecekleri tüm maddi ve manevi tazminat taleplerinden feragat etmiş sayılacaklardı. Örneğin 200 bin TL sakatlık alma hakkınız varken Trafik kazası sonucu ilgili sigorta şirketinden alacağınız tazminatın, savcılıktaki uzlaşma sırasında aldığınız 2 bin TL gibi çok cüzi bir miktar bile, barıştığınız kişiler dışında kişilerden gelmesine neden oldu. sigortaya karşı dava açma hakkınız var. Anayasa Mahkemesi’nin konuyu iptal etmesiyle artık herkes aktüeryal hesaplama sonucunda hak ettiği tazminatı alabilecek” dedi.
Yargıtay kararında şu gerekçelere yer verildi: “Uzlaşma sürecindeki hatadan doğacak tüm sonuçların öngörülebildiği ve fiili zararın tespit edilebildiği durumlarda, uzlaştırıcının görevini yerine getirememesi anayasal sorun yaratmayacaktır. Zira söz konusu süreçte öngörülebilen ve hesaplanabilen zararlar açısından uzlaşmaya varılması halinde, prensipte uyuşmazlık ortadan kalkacaktır.Buna göre, uzlaşmaya varılan kişinin tazminat davası açamaması Tazminat davası dayanılmaz bir yük değildir, soruşturma konusu suçtan dolayı uğranılan zararın en azından uzlaşma müzakereleri sırasında yaklaşık olarak belirlenmesi gerekmektedir.Uzlaşma sürecinde hatalı davranış nedeniyle uğranılan zararın hiçbir durumda bilinmesi mümkün olmayacaktır. Özellikle sakatlık oranı.Bazı teknik bilgilere ihtiyaç duyulan durumlarda, uzlaşma sürecinde hasarın doğru tespit edilmesi zor olacaktır.Buna göre uzlaşma durumunda ilgili tarafların tam ve gerçek anlamda zarara uğrayacağı söylenemez. Her durumda performansı aşan ve tazminat davasına konu edilemeyecek zarara ilişkin bilgi. Bu kapsamda, tespiti zor olan veya uzlaşma müzakereleri sırasında öngörülemeyen zararlar için açılacak davalar açısından, hiçbir ayrım yapılmaksızın uzlaşmaya varıldığında tazminat davası açılamayacağını düzenleyen kural getirildi. İlgililer için dayanılmaz bir yük. Sonuç olarak, yargının iş yükünün azaltılması amacı ile kuralda mahkemeye erişim hakkının sınırlandırılması arasında makul bir istikrarın sağlanamadığı değerlendirilmiştir. “Bu itibarla kuralın ölçülülük alt ilkesi açısından orantılılık unsurunu ihlal ettiği sonucuna varılmıştır.” ilgili cümlenin Anayasa’nın Temel Hak ve Özgürlüklerin Sınırlandırılması başlıklı 13. maddesi ile Hak Arama Özgürlüğü başlıklı 36. maddesine aykırı olduğu tespit edilerek oy çokluğuyla iptal edildi.”
Avukat Denizhan Atalay, söz konusu iptal kararıyla sadece trafik kazası mağduru olanlar için değil, iş kazası mağduru olanlar için de değerli hak kaybının önüne geçildiğinin altını çizdi. – GAZİANTEP